İçeriğe geç

Hiba etmek ne demek ?

Hiba Etmek Ne Demek? Vermenin Sessiz Sanatı Üzerine Küresel Bir Yolculuk

Bazı kelimeler vardır, onları ilk duyduğunda bile içinde bir sıcaklık hissedersin. “Hiba etmek” tam olarak o türden bir kelime. Ne tamamen eski, ne de tamamen modern… ama içinde zaman üstü bir incelik taşıyor. Bazen bir tebessüm, bazen bir el uzatma, bazen de karşılık beklemeden verilen küçük bir şey. Ben bu kelimeyi ne zaman duysam, dünyanın dört bir yanındaki farklı insanları düşünürüm: paylaşan, bağışlayan, veren. Çünkü hiba etmek, aslında insan olmanın evrensel dili.

Hiba Etmek Nedir? Kelimenin Derin Kökeni

“Hiba etmek”, Arapça kökenli bir ifade. “Hibe” kelimesi “karşılıksız vermek, bağışta bulunmak” anlamına gelir; “etmek” fiiliyle birleşince “bir şeyi gönüllü olarak, hiçbir çıkar gözetmeden vermek” demektir.

Ama bu kadarla sınırlı değildir. Türkçede “hibe” bazen bir bağış, bazen bir devlet desteği, bazen de sadece bir jest olarak kullanılır.

Ancak kelimenin ruhunu yakalamak istiyorsak, onu maddi bağlamdan çıkarıp manevi alana taşımamız gerekir.

Çünkü hiba etmek sadece “vermek” değildir; verirken kendinden bir parça bırakmaktır.

Küresel Perspektif: Vermenin Evrensel Dili

Dünyanın neresine gidersen git, vermenin kültürel bir karşılığı vardır. Hindistan’da “seva” denir — hiçbir karşılık beklemeden hizmet etmek, ilahi bir borcu ödemek. Japonya’da “omotenashi” vardır — misafire içten gelen bir nezaketle hizmet etme sanatı. Batı kültüründe “charity” (hayırseverlik) kavramı kökleşmiştir, özellikle Hristiyan gelenekte “giving” eylemi Tanrısal bir görev olarak görülür.

Afrika’da ise “ubuntu” felsefesi vardır: “Ben, biz olduğumuz için varım.” Orada hiba etmek, yalnızca bir kişiye değil, bütün topluluğa yapılan bir katkıdır.

Bu örneklerin her biri, hibeyi bir ekonomik işlemden çok, insani bir döngü olarak görür.

Yani “hibe etmek”, aslında insanlık kültürünün ortak kelimesidir. Her toplumda biçimi farklı olsa da özü aynıdır: Bağ kurmak.

Yerel Perspektif: Türk Kültüründe Hiba Etmek

Türk kültüründe “hiba etmek” kavramı, hem dinî hem toplumsal anlamlar taşır. Osmanlı döneminde “hibe” bir hayır kurumu veya vakıf geleneğinin temel unsuru olmuştur. Zenginler mallarının bir kısmını ihtiyaç sahiplerine “hiba eder”, böylece hem toplumsal dayanışma güçlenir hem de “veren el”in itibarı artardı.

Ama dikkat: Osmanlı’da hiba sadece malı değil, bilgiyi, zamanı, emeği de kapsardı. Bir hocanın öğrencisine sabırla ders anlatması da bir hibeydi.

Bugün modern dünyada da bu kültür hâlâ yaşıyor:

Bir büyüğün gençlere deneyimini aktarması,

Komşunun komşuya çorba taşıması,

Birinin sosyal medyada ücretsiz bilgi paylaşması…

Hepsi birer modern hiba örneğidir.

Bizim toplumda “karşılıksız verme” hâlâ güçlü bir değer. Belki farkında değiliz ama her gün birine “ne gerek var, senin hatırın yeter” derken bile aslında kültürel bir hiba ritüeli gerçekleştiriyoruz.

Hiba Etmek ve Günümüz Dünyası: Dijital Çağda Vermenin Zorluğu

Bugünün dünyasında “vermek” kavramı biraz dönüşüme uğradı. Artık çoğu şeyin ölçüldüğü, “beğeni” ya da “geri dönüş” beklenen bir çağdayız.

Ama tam da bu yüzden “hiba etmek” kavramı daha da kıymetli hale geldi. Çünkü karşılık beklememek, artık radikal bir hareket.

Bir tweet’i sadece içten geldiği için paylaşmak, bir yazıyı tıklanma kaygısı olmadan yazmak, birine yardım edip “story” atmamak… işte bunların hepsi dijital çağın “hiba”sıdır.

Belki de geleceğin en değerli para birimi “dikkat” ve “samimiyet” olacak. O yüzden biriyle zamanını paylaşmak, ona gerçekten kulak vermek bile modern dünyanın en büyük hibesi sayılabilir.

Farklı Kültürlerde Hiba Etmenin Manevi Boyutu

Kimi toplumlar hiba etmeyi Tanrısal bir görev olarak görürken, kimileri onu toplumsal bağın korunması için vazgeçilmez sayar.

Örneğin İslam kültüründe hiba etmek, “sadaka” veya “infak” ile yakından ilişkilidir; gönülden yapılan her bağış bir ruhsal temizliktir.

Budist kültürde “dana” kavramı, aynı şeyi söyler: Bağış yapmak, egoyu terk etmektir.

Yahudi geleneğinde “tzedakah” adalete dayalı bir yardımdır; yardım etmek bir lütuf değil, ahlaki bir sorumluluktur.

Görüyor musun? Her kültür, hibeyi yalnızca iyilik değil, kendini aşma eylemi olarak tanımlıyor.

Hiba Etmek: Küçük Jestlerin Büyük Gücü

Belki de hiba etmek, düşündüğümüzden çok daha gündelik bir şeydir.

Birine sıranızı vermek, çocuğunuzla oyun oynamak, bir arkadaşınıza içten bir mesaj atmak… Bunların hepsi minik hibeler.

Dünyayı değiştiren büyük hareketler değil belki, ama birinin gününü güzelleştirmeye yeter.

Ve işin en güzel tarafı şu: Hiba ettikçe tükenmezsin.

Tam tersine, paylaştıkça çoğalır, verdikçe rahatlarsın.

Son Söz: Hiba Etmek, İnsan Kalmanın İnceliği

“Hiba etmek ne demek?” diye sorduğunda aslında “insan kalmak nasıl mümkün olur?” sorusuna da yaklaşmış oluyorsun.

Çünkü hiba etmek, sadece vermek değil — kendinden bir parça paylaşmak, dünyaya “ben buradayım ve iyi niyetliyim” demektir.

Bugün biriyle kahveni, zamanını, enerjini paylaştığında bile fark et:

O küçük jest, dünyanın herhangi bir yerinde bir “ubuntu”, bir “seva”, bir “hiba” olarak yankılanıyor.

Peki sen en son neyi hiba ettin?

Yorumlara yaz, çünkü belki de paylaşmak — yazmak bile — bir hibedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

fudek.com.tr Sitemap
Moz

betcivdcasinoilbet casinoilbet yeni girişeducationwebnetwork.combetexper.xyzm elexbetsplash